Bütün pişmanlığım,
Sevdiklerim için değil
Sevemediklerim içindir.
Bütün pişmanlığım,
Gittiklerim için değil
Gidemediğim şeyler içindir.
Bütün pişmanlığım,
Öldüklerim için değil
Uğrunda ölemediklerim içindir.
Bütün pişmanlığım,
Yaptıklarım için değil,
Yapamadıklarım içindir.
Bu yazıyı yazıp yazmama konusunda çok düşündüm, tereddüt ettim. Ama yazmaya karar verdim.Yazmasaydım pişmanlık duyacaktım. Pişmanlık duymamak için yazıyorum. Ve peşinen kırılacak olanlardan özür diliyorum.
Zaman zaman aynı coğrafyada yaşadığımız halklarla ya da farklı coğrafyalarda yaşayan halklarla Çerkesleri ve mücadelelerini karşılaştırıp kıyaslamalar yapmaya çalışacağım. Daha önce bu karşılaştırmayı Ermenilerle ilgili olarak yapmıştık.
Bu yazımızda Alevilerle Çerkesler ve mücadeleleri üzerine bir karşılaştırma yapacağız. Ve Alevilerin Önderi Prof. İzzettin Doğan'la,bir zamanlar Çerkeslere önderlik etmiş Prof. Hayri Domaniç arasında bir yolculuk yapacağız.
Aleviler Osmanlı Coğrafyasının muhalif bir gerçeği. Bu muhalifliğin tarihsel ve dini nedenleri mevcut. Şia inancı ile şaman Orta Asya dini "T" geleneğinin karışımından ortaya çıkan Osmanlı Coğrafyasına özgü bir inanç sistemi Alevilik.
Çarlık Rusyasının sömürgeci ve yayrkesler iılmacı politikasının kurbanı olarak soykırıma ve sürgüne tabi tutulmuş bir halk Çerkesler. Bugün Rusyanın ve Osmanlı Coğrafyasının bir gerçeği olarak yaşamlarını sürdürüyor Çerkesler.
Her iki toplumun geçmişinde büyük acılar, büyük dramlar var.
Aleviler bugün Türkiye'nin ve Dünya'nın gündemine oturmuş bulunuyor. Hükümetle çalıştaylar, pazarlıklar yapıyorlar. Avrupa İnsan Hakları mahkemesindeler ve haklarını fiilen elde etmiş bulunuyorlar.
Çerkesler ise gündeme gelmek şöyle dursun gündeme gelmemek için ne gerekiyosa yapıyorlar. Demokratik açılım sürecinde Diçeg'in çabalarını küçümseyen engel olmaya çalışan tavırlar yüzünden önce Diçeg sonrada Çerkesler düştü Türkiye'nin gündeminden.
Bu iki halkın içinden birer tane hukuk profsörü yetişti. Alevilerden Prof. İzzettin Doğan, Çerkeslerden Prof.Hayri Domaniç. Bu iki bilim adamına projeksiyon tutacağız. Alevilerin neden örgütlü, Çerkesler'in neden örgütsüz olduğunu anlamaya çalışacağız.
Aslında bu iki bilim adamını şahsen tanımıyorum. Onların eserlerine bakarak tanımaya çalışacağız onları. İzzettin Doğan Aleviler için ne yapmış, Hayri Domaniç Çerkesler için ne yapmış.
İzzettin Doğan'la hiç karşılaşmadık. Ama ben ona hayranlık duyuyorum. Hayri Domaniçle bir kez yollarımız kesişti. Bir kez karşılaşmakla o kişiyi tanıyamazsınız. Topluma mal olmuş kişilerin yaptıklarına ve yazdıklarına bakarak bir hüküm verirdeğerlisiniz.
Sayın Prof. Hayri Domaniç'le yollarımızın kesişme hikayesini sizlerle paylaşmak ve kararı siz değerli okuyucularımıza bırakmak istiyorum.
Yıl 1989; Ankaradan değerli dostum Nart Bozkurt aradı. Nart sol gelenekten gelen, halk evlerinde yöneticilik yapmış, İnsan hakları platformunda çalışan, belediyecilik yapan ve siyasetin içinde olan arkadaşımız. Ankara'da düzenlenecek olan insan hakları haftasında´ <kültür üzerine baskılar> Konulu panelde konuşmacı olup olamayacğımı sordu. Bende memnuniyetle katılacağımı belirttim. Konuşmacı olarak Kürtler adına değerli Kürt Aydını Musa Anter, Aleviler adına araştırmacı Cemal Şener,Köy ve Tarım Kültürü üzerindeki baskıları ziraat odaları başkanı İbrahim Yetkin, Mimari Kültür mirası üzerindeki baskıları Mimarlar Odası Başkanı, Çerkesler üzerindeki baskıları ben anlattım.
Ömrümde en çok gurur duyduğum etkinliklerimden biridir bu konuşmam.O panel vesilesiyle Akın Birdal, Nevzat Helvacı,Tanıl Bora gibi birçok insan hakları aktivistiyle tanışma imkanım oldu.
Ankara Gençlik parkında yaklaşık 500 kişililik seçkin bir topluluk önünde gerçekleşti panelimiz. İzleyiciler arasında ABD büyükelçisi Avrupa ülkeleri büyükelçileride vardı. Çerkeslerle ilgili çok sayıda soru,bilgi isteği ve merak oluştu. Ulusal ve Uluslararası bazda dayanışmanın ne demek olduğunu bu panelde anladım ve hissettim.
Yapmış olduğum konuşmanın metni o dönemde Ankara Kafkas Kültür Derneği tarafından yayınlanan KAFDAĞI dergisinde yayınlandı. Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi konuşma metnini bölücü buldu.TCK 142-3 ve 6. maddelerinden dava açtı. O dönem Ankara Kaf-Der başkanı olan Değerli büyüğümüz Aslan Arı ile birlikte derginin sahibi olması dolayısıyla sanık olduk.
İşte hayatımın bu döneminde,1990 yılında, Hayri Domaniç'le yollarımız kesişti. O dönemde İstanbul'da Nart yayıncılık organizasyonunu kurmuş bazı kitaplar yayınlıyorduk. Organizasyonumuz içinde yer alan Ali Çurey çok ısrar etti, Hayri Domaniç'le görüşmemiz konusunda. Randevu alındı ve ofisine gittik.Tabi Sayın Özdemir Özbay'ın Nart Dergisi için Sayın Domaniç'le yaptığı röportajdaki sıcak karşılamayı biz göremedik. Çünkü ben bir Çerkes Bölücüsüydüm, bu konuda hapis yatmıştım. Hem kendi başımı, hem Çerkeslerin başını derde sokmuştum. Başım ezilmeli, susturulmalıydım.
Daha tanışma faslına geçmeden <bir rahat durmuyorsunuz ki> fırçası geldi sayın Profesörden. Ben de Kaberdey diplomasını bilmeyen Abzex olarak dik bir tavır koydum. <Hayri Bey, ben hapse girip çıkmış biriyim. Gerekirse yine gireceğim. Bütün rahatsızlığım bu davadan dolayı Ankara Kafkas Kültür Derneği ve Başkanı Aslan Arı'nın başının derde girmesidir.> dedim.
Bunun üzerine ukala der gibi bir el hareketi yaptı ve bir fıkra anlattı: <Deve, eşek ve öküz bir uçurumun başında otluyorlarmış. Deve başını uçurumun başındaki bir otu koparmak için uzatıyormuş. Eşek yahu bu düşecek, yahu bu düşecek diyormuş. Öküz yahu sana demiş. Eşekte bu salağın ölüsünü bana sürükletecekler demiş>. Ali Çurey Hayri Abi bu durumda deve Murat, eşek sen, öküzde ben oluyorum galiba dedi. Gülüştük. İddianameyi bıraktık. Bir hafta sonra aradılar. Sayın Domaniç'in hazırladığı savunmadan bazı bölümleri sizlerle paylaşmak istiyorum: <Evvela milli duyguları yoketme ve zayıflatma maksadım yoktur ve olamaz. Tam tersine, Kafkas asıllı Türk soyu Çerkes ana baba dan doğan TC. vatandaşları olarak Türklerden ayrı soyutlanmamız, Türkten ayrı gibi,Türke düşman gibi hissedilmemiz zorumuza gitmektedir.
Milli bütünlüğe tüm benliğiyle bağlı bu bir Türk vatandaşı, bir Türk olarak, doğdum doğalı bu görüşteyim ve hiçbir zaman Türklüğe aykırı bir davranışım olmamıştır.Mahkemelerde Türkçe bildiği halde ayrılıkçı politika nedeniyle Türkçe ifade vermeyi reddedenlere hangi etnik gruba dahil olursa olsun böyle bir zihniyete açıkça ve şiddetle karşıyım.
Konuşma yaptığımız kültürel haklar paneli sadece ismi ve fikirlerimi söyleyebileceğim bir konferans olarak beni ilgilendirdi. Hiçbir ayrılıkçı etnik grupla ve aşırı ideoloji ile yandaşlığım yoktur.>
Tabi biz bu savunmayı kullanmadık.
Uzun süre bize böyle bir savunma hazırlanmasına verilmesine inanamadım. Travma yaşadım. Böyle bir savunmayı 10 yıl Kafkas kültür Derneği Başkanlığı yapmış birinin, bir Hukuk Profesör'ünün, bir bilim adamının yapmasına gerçekten inanmak istemedim. Ama bu gerçekti ve bizlere yapıldı.
Aleviler için dönüm noktası 1995 yılıdır.
1940 yılında Malatya'da bir Alevi dedesinin oğlu olarak dünyaya gelen İzzettin Doğan, ilkokulu Malatya da, orta ve lise eğitimini Galatasaray Lisesinde tamamlar. İstanbul Hukuk Fakültesine girer. Akademik kariyerini tamamlayıp 1994 yılında profsör olur.
Ve 1995 yılında Cem Vakfı'nı kurar. Cem Vakfı'nın kuruluşu Alevilerin dönüm noktasıdır. İzzettin Doğan'ın başkanlığını yaptığı Cem Vakfı, 700 yıldır horlanan, aşağılanan, katliama uğrayan, tacize uğrayan bir toplumun onurunu iade etmiştir.
Örgütlü gücün neler yapmaya neler yapmaya muktedir olduğunu ispatlamıştır hepimize. İnsanların barışçıl yollardanda sonuca ulaşabileceğini göstermiştir Mahatma Gandi den sonra.
15 yılda 1500 civarında Cemevi nin kuruluşuna öncülük etmiştir.
Cem TV kurmuştur.
Cem Radyoyu kurmuştur.
Habercem internet sitesini kurmuştur.
Kitaplar, dergiler, yayınlar, gazeteler, sempozyumlar, paneller, bilimsel toplantılar, çalıştaylar.
Bunların hepsinin altında Prof. İzzettin Doğan'ın imzası var. Bir fani için bu kadar güzelliği bir arada yaşamak çok az kula nasip olur. Bu inanmış ve adanmış bir yaşamın ulaştığı bir başarıdır. Adanmış ve inanmış insanlara toplumun kayıtsız şartsız nasıl destek verdiğinin kanıtıdır Prof. İzzettin Doğan'ın yaşamı.
Ve ben o büyük insana hayranlık duyuyorum.
1925 yılında Kayseri'de doğan Hayri Domaniç, ilk öğrenimini Kayseride tamamladıktan sonra orta ve lise eğitimini Galatasaray Lisesinde tamamlamıştır. İstanbul Hukuk Fakültesine girmiş. Mezun olduktan sonra aynı fakültede Öğretim Görevlisi olmuş.1967 yılında Profesör olmuştur.
Hayri Domaniç bir hukuk dehasıdır.10.000 sahifenin üzerinde hukukla ilgili yazılı yazılı eseri vardır. Öğretim üyeliğinin dışında Hukuk Müşavirliği ve Avukatlıkta yapmıştır.Çok büyük paralar kazandığı söylenmektedir.
Sayın Domaniç 10 yıl İstanbul Kafkas Kültür Derneğinin Başkanlığını yapmıştır.Yine Nart Dergisinden okuduğumuza göre,Türkiye Çerkeslerinde Köleliğin kaldırılması ve Kaberdeyce kelimelerin oluşumu adlı iki makalesi mevcuttur.
Ben sayın Domaniç'e toplumumuz için yaptıkları için teşekkür ediyorum. Ama sitemim yapmadıkları içindir. Hukuk konusunda 10.000 sahifenin üzerinde yazı yazabilmiş,toplumsal ve siyasi konularda yüzlerce makale yazabilmiş bir kişinin, bir bilim adamının Çerkesler için 10 sahife yazı yazmış olması gücüme gitmektedir.
Ben 36 yıldır İstanbul Kafkas kültür Derneği'nin üyesiyim ve aktif katılımcısıyım. Bu süre zarfında sayın profsörü İstanbul Kafkas kültür Derneğinin hiçbir etkinliği içerisinde görmedim. İstanbul Kafkas Kültür Derneği'ndeki son etkinliği vefatından sonraki anma toplantısıdır. 30 civarında kişi katılmış anma toplantısına.Ben katılmadım. Çünkü kırgındım.
İnsanlar kendileri için birşeyler yapanı unutmuyorlar. Yapmayanı ise hatırlamıyorlar.
Türkiyede ki Çerkes örgütlülüğü Cumhuriyet Dönemi'nde 60.yılını doldurmak üzeredir. Acaba daha doğru ve özverili önderlerimiz olsaydı Çerkes örgütlülüğü daha farklı yerlerde olmazmıydı.
Alevi örgütlülüğü Cem Vakfı'ndan bu yana 15. yılındadır.
Çerkes örgütlülüğü İstanbul Kafkas kültür derneğiyle 60.yılına yaklaşmaktadır.
Alevilerin ulaştıkları nokta ortadadır.
Çerkeslerin ulaştıkları nokta ortadadır.
Allah gecinden versin ama, bir gün emri-hak vaki olup İzzettin Doğan vefat ederse cenazesine kaç milyon kişi katılır, anma toplantısına kaç yüzbin kişi katılır.
Bütün Çerkes aktivistlerine sesleniyorum, vaktiniz varken, sonra pişmanlık duymamak için:
Çok sevin bu halkı,
Üşenmeden gidin bu halk için,
Uğruna ölmekten çekinmeyin bu halk için,
Yapabileceklerinizin azmisini yapın bu halk için.
Çünkü insanlar kendileri için birşeyler yapanı unutmuyorlar, yapmayanı ise hatırlamıyorlar.
MURAT ÖZDEN 31.10.2010