Sevgili canlar, cümlenize aşk ve muhabbetlerimi sunarım. Hepiniz hoş geldiniz. Yapacağımız ibadetler Hakk'ın katında kabul ola. Bugünkü Cem Muhabbetimizi "Samimiyet" olarak seçtik, dilimizin döndüğü kadarıyla samimiyeti konuşacağız.
Samimiyet, insanın içtenlikle, dürüstçe davranmasının adıdır. Samimiyet bir davranış biçimidir; o davranış ile bütün yaratılana karşı içtenlikle davranmanın adıdır. Samimiyeti iyi anlamak için “ya olduğun gibi görün, ya da göründüğün gibi ol” diyebiliriz. Samimiyetin lisanı yoktur. Samimiyeti açıklamak mümkün değildir. O, gözlerden ve çehrelerden anlaşılır. Samimiyet bizlerin hayata bakış açısıdır. Doğru ve temiz bir yaşam ile yaşama değer katan yücelikleri kendimize rehber edindiğimizde ve bunu tüm halimizde gösterdiğimizde, bunu samimiyet ile ve iyi niyet ile yaptığımızda karşılığını göreceğiz.
Sevgili canlar, Kur'an-ı Kerim'de 114 sure vardır. İhlas suresi de 114 sureden biridir. İhlas’ın kelime anlamı “samimiyettir.” İhlas yani Samimiyet suresinde Yüce Yaradan şöyle demektedir:
"De ki: 'O Allah ehad’dır.' (Birdir, tektir) Allah, Samed'dir (her şey O'na muhtaçtır, daimdir, hiç bir şeye ihtiyacı olmayandır). O, doğurmamıştır ve doğurulmamıştır. Ve hiçbir şey O'nun dengi değildir." (İhlas, 1-4)
Samimiyetimizi Yüce Yaradan'a ve yarattığı tüm varlığa karşı göstermemiz gerekir. Samimiyet ile yola çıkanlar mutlaka hedefine varmışlardır. Samimiyet, müminin koruyucu zırhı olmuştur.
Muhammet Ali'yi candan sevenler
Yorulup yollarda kalmaz inşallah
İmam Hasan'ın yüzünü görenler
Hüseyin'den mahrum olmaz inşallah
İmam Zeynel'den bir dolu içen
İmam Bakır'da kaynayıp coşan
Sıdk ile İmam Cafer'e ulaşan
Bundan başka yola sapmaz inşallah
Hak Muhammed Ali yoluna sımsıkı sarılan yoldan mahrum kalmaz. Yolda samimiyet ile yürüyenler tüm engelleri aşarlar. Hicr Suresi 39 ve 40. ayetlerde samimiyetin önemini daha iyi anlamaktayız. İblis dedi ki:
“Ey Rabbim! Beni azdırmana karşılık ben de yeryüzünde onlara kötü davranışları süsleyeceğim ve ihlâslı (samimi) kulların hariç, onların hepsini mutlaka azdıracağım!” (Hicr, 39-40) Şeytan tüm insanları kandıracağını samimi ve mümin kulların hariç diye söylemiştir. Samimi kulları Allah korur. Yeter ki biz Allah’ın ipine sarılalım.
Anadolu’da “karataşa sarıl, ondan yine maksuduna erersin” sözü de samimiyeti açıklamaktadır. Yüce Yaradan'a samimiyet ile ibadet etmek, beşeri ilişkilerimizde samimi davranmak, doğaya ve hayvanlara zarar vermeden yaşamak cümlemize nasip olsun inşallah.
Sevgili canlar, Kur'an-ı Kerim'de: "Allah, sakınıp korunmuş olanlarla ve gerçek muhsinlerle birliktedir." (Nahl, 128) demiştir. İyilikler içinde olun, doğru konuşun, tüm kötülüklerden kendinizi sakındırın, koruyun. İyiliği ve güzelliği emredip kötülüklerden uzak olun. Birbirlerinize karşı saygılı ve edep çerçevesi içinde davranın. Allah bizlerden bunları istemektedir. Tüm davranışlarımızdan, kendi ellerimizin yaptıklarından kendimiz sorumluyuz. Kendi ellerimiz ile kendimizi ateşe atmayalım. Salih amel işleyerek ve takvalı olarak Yüce Yaradan’a kulluğumuzu yapalım.
Biz bunları düşündüğümüzde, bunları söylediğimizde, Kadiri Mutlak olan Yüce Yaratıcı biz insanlara emirler vermektedir. O emirlerinden biri tüm insanlığı ilgilendiren anne, baba yani ata hakkıdır. Rabbin şöyle hükmetti:
"O'ndan başkasına kulluk/ibadet etmeyin, anaya-babaya çok güzel davranın. Onlardan birisi yahut her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına gelirse sakın onlara 'Öf!' bile deme; onları azarlama, onlara tatlı-iltifatlı söz söyle." (İsra, 23)
Allah’ın emirlerine sımsıkı sarılıp ve bu emirleri uygulayabiliyorsak samimiyetimiz anlaşılacaktır. Samimiyet, uygulama alanında görülür. Uygulamada yaşanılan zorluklar ve sıkıntılar insanın içini gösterir. Eğer bir insanın kalbinde, özünde sevgi, saygı ve içtenlik yoksa söz ile samimiyet gösterilmez, söylenmez. İnandığımız değerler hayatımızdan yansıyorsa gerçekten iman etmiş ve samimiyizdir. İnandığımız değerler sözlerimizde var, hayatımızda yoksa kendimizi ve insanları kandırmayalım. Olduğumuz gibi görülelim.
Halk arasında oldukça yaygın olan bir rivayete göre de Seyid Nesîmî’nin katline fetva veren müftü, Nesîmî’nin derisi yüzülürken işaret parmağını sallayarak, onun kanının da pis olduğunu, bir uzva damlasa o uzvun da kesilmesi gerektiğini söylemişken Nesîmî’nin kanından bir damla müftünün parmağına sıçrar. Orada bulunanlardan biri müftü efendi şu durumda parmağınızın kesilmesi gerekmez mi deyince, “hacet yok biraz suyla temizlenir” der. Nesîmî bunun üzerine kanlar içinde şu beyti söyler: “Zâhidin bir parmağın kessen dönüp Hak’dan kaçar / Gör bu miskîn âşıkı ser-pâ soyarlar ağlamaz". Der. Sesid Nesiminin ve dönemin müftüsünün hali inançlarında ki samimiyeti bizlere göstermektedir. Seyid Nesiminin derisi yüzülürken ah bile demez iken mütfü efendi inancı için bir parmağını vermekten acizdir.
Sohbetimizi yine bir ayet ile sonlandıralım: De ki: “Benim salâtım, (duam, destek istemem ve destek vermem) ibadetlerim, hayatım ve ölümüm âlemlerin Rabb'i olan Allah içindir. (Enam, 162) Tüm hayatımızı Allah için yapabiliyorsak samimiyizdir. Hz. Hüseyin’in Kerbela’da söylediği gibi “Allah var gam yok” sözünü kendimize rehber edebiliyorsak samimiyizdir. Yüce Yaradan dilimizi özümüze, özümüzü halimize yar eylesin.
Cümlenize sevgilerimiz saygılarımı sunarım. Yüce Yaradan Hak olan dualarımızı niyetlerimizi dergahı izzetinde kabul eylesin.
Alevîlik, Muhammed Ali’nin kurduğu bir yoldur. Bu yola ancak akla karayı, doğru ile yanlışı, hak ile ...
DevamAlevilere yüzyıllarca “Rafizi”, “Kızılbaş” dendi. Daha doğrusu Hz. Ali’yi sevenlere “Dinden çıkmış, ...
Devam13. asırda büyük bir karanlık içindedir. İnsanların kazıklara oturtulduğu engizisyon mahkemelerinin ...
DevamHayat denilen yolculuk -doğumdan ölüme- göz açıp kapayıncaya kadar çabucak geçmektedir. Kişi son nef ...
DevamTüm mesele; “Işık mı karanlığı boğacak; yoksa karanlık mı ışığı boğacak?” Eğer ışık karanlığı boğabi ...
Devam