alevi islam logo
alevi islam logo
Kabe ve Hz. İmam ALİ

Kabe ve Hz. İmam ALİ

27.03.2025

Cihan var olmadan var olan Ali idi, Cihan var olurken yine var olan Ali’dir. (Mevlana Celalleddin-i Rumi)…

Hz. Ebu Talip Kervanı ile Mekke’ye döndüğünde karmaşık duygular içinde idi, Hz. Muhammed’i zaten evladı gibi severdi ama şimdi bir başka sevgi vardı içinde, rahip dostu ona birçok konuda bilgi vermiş ve bazı konularda ise uyarmıştı.

Ve ayrıca rahibin ona söylediği mucize de gerçekleşmiş idi eşi Fatma Binti Esed, (Esedin kızı) artık iki canlı idi.

Bu mucizevî iki canlılık beraberinde bir mucize daha gerçekleştiriyordu, şöyle ki!

Hz. Ebu Talib’in hanesine gelen komşuları özellikle de Kureyşten ve Emeviden gelen kabile reislerinin önünden ayağa kalkmak istediğinde,

Fatıma’nın taşımakta olduğu ana karnında ki bebek ayağa kalkmasına

engel oluyordu, yani doğacak olan bebek gerçekten mucize idi ve daha sonra Ehl-i Beyt’e düşman olacak olanların önünden annesinin ayağa kalmasını adeta istemiyordu.

Anne Fatıma Binti Esed, konuyu eşi Ebu Talibe anlatmıştı. Daha sonra Hz. Muhammed’e anlattılar; Hz. Muhammed onun bu mucizevî hallerini daha çok göreceğiz deyip adeta onunla konuşuyordu.

Ve Hakkın emrivaki oldu, vakti zaman geldi emri ilahi yerine geldi! Ebu Talip Hazretleri ve mübarek eşi Kâbe’yi ziyaret edeceklerdi, anne Fatıma’da, herhangi bir doğum işareti dahi yoktu, fakat O, hep şöyle dua ediyordu, Ya İlahi bu ana karnında ki bebeğimin tüm âleme hayırlı olmasını nasip eyle,

Zira Rahman ve Rahim olan sensin derdi, işte tam Kâbe’nin önünden geçip kapıya yönelirlerken Kâbe’nin duvarı mucizevî bir şekilde ikiye ayrılıp görünmez eller ile anne Fatıma içeri alınacaktır ve duvar tekrar eski haline dönecekti.

Ehl-i Beyt tarihi yazarları buyurur ki, Hz. Ebu Talip daha sonra olayı şöyle anlatacaktır!

Eşim Fatıma ikiye yarılan Kâbe duvarı aralığından görünmeyen ellerce içeriye alındıktan epey sonra ben kapıdan yanına gittiğimde kucağında nur topu bir bebek vardı, yüzü kapalı idi.

Hz. Ebu-Talip yaklaşıp yüzünü görmek istediğinde! O, nur topu bebek onu minik elleri ile itti ve yüzünü göstermedi.

Anne Fatıma eşini uyarmak için şunları söyledi! Sakın dokunma inanılmaz güçlüdür bana bile yüzünü göstermedi, bu gücünden dolayı ona aslan yavrusu anlamına gelen Esed adını verelim dedi. Ama yine de sen ve güzel Muhammed daha iyi bilir demişti, zira Fatıma da Hz. Muhammed-i oğullarından ayırmıyordu, hatta daha ileri tutuyordu.

(Tarih: Recebin 13 cü, 598- Perşembe Akşam-ı tan yeri ağarırken Kâbe’nin içinde doğan ilk ve son insandır Veliyyüllah.)

Kimi tarihçilerin- 599 olarak yazdıkları da vakidir, ama bu genelde, Emevi Vahabi görüşünde olanların yazdıkları bir tarihtir. Ve sadece tarihleri ve Hz. Muhammed ile Hz. Ali’nin yaşlarını aynı (63) göstermemek için yazıldığını ima edenler de, vardır. Emeviler’in ve Kureyş’in değiştirmedikleri, el atmadıkları hiçbir şey kalmamış oluyor.

İmam-ı Ali Cenabı Mürteza’nın da Hz. Muhammed ile aynı yaşta Hakk ile Hakk olmalarını bile hazmedemiyorlardı.

Konumuza dönersek Hz. Ebu Talip ve eşi anne Fatıma bebeklerini alıp evlerine döndüler.

Hz. Muhammed haber alır almaz sevinçle amcasının evine gelir ve hemen bebeği görmek isteyince bebeği yattığı yeri girerler fakat anne Fatıma uyarır! Bak oğlum bu bebek biraz hırçındır. Yüzünü ne bana ne de babasına göstermedi der.

Hz. Muhammed gülümser ve bebeğin yüzünü açar ve onunla konuşmaya başlar! Raviler rivayet ederler ki?

Hz. Muhammed, Hz. Ali’nin mübarek yüzünü açınca hoş geldin ey benim sırdaşım can yoldaşım der.

Hz. Ali ise Hz. Muhammed-in nur cemalini görünce Allah birdir Allah’tan başka ilah yoktur, Resul-u Ekrem son peygamberidir. Diye Kelime-i Tevhid getirir.

Ve Hz. Muhammed evvela doğan nurun  mübarek ağzına kendi dilini verdi ve O emdi.

Sonra onun mübarek bedenini yıkadı, derler ki, Hz. Resul onu çevirmek istediği tarafa kendisi dönüyordu.

Hz. Muhammed, şöyle söylemiştir! İnşallah ki, ben Hakk ile Hakk olduğumda O, beni yıkadığında bende onu yormam ve onun beni döndürmek istediği yöne kendim dönmüş olacağım.

Hz. Ebu Talip yeğeni Hz. Muhammed’e Ya Muhammed, sen yokken biz oğlumuza ESED adını uygun gördük sende uygun görürsen tabi deyip son sözü Hz. Muhammed’e bıraktı.

Hz. Muhammed, bu isim de çok uygun ama onun adı Ali’dir, dedi. Daha sonra Eseddullah-ül gayb mahlası ile de anılacaktır. İmam-ı Ali Cenabı Mürteza (gaybın Aslanı) anlamında.

Ve sonra Hz. Muhammed amcalarını bir araya topladı! Onlara amcam Hz. Ebu Talibin durumu zayıfladı eğer sizlerde kabul ederseniz bizler ona yardımcı olalım dedi.

Ve ekledi ben Ali’yi yanıma almayı kabul ediyorum dedi, amcası Abbas Akili ve Hz. Hamza, Cafer’in bakımını üstleneceklerini söylediler. Diğerleri Ebu Lehep ve Ebu Cehil zaten pek istekli değillerdi, böylece Hz. Ebu Talib’in yükü biraz hafiflemiş oluyordu.

Hz. Muhammed Hz. Ali Cenabı Mürteza’yı yanına aldığında henüz çocuktu ve onun her şeyi ile Eşi Hz. Hatice ile birlikte ilgileniyorlardı.

Hz. Ali İse Hz. Muhammed’in ahlakı ile her gün biraz daha bilgileniyor ve büyüyordu.

Hz. Muhammed ve Hz. Hatice-i Kübra’nın da bir kızları dünyaya gelmişti. Allah’ın! Fatırı-semavatı-velard olan sıfatlarından gelen, Fatır isminden olan Fatıma İsmini verdiler. Tarih /miladi yıl 606 yılını gösteriyordu. (604 diyenler de var)

Daha başka tarihler ise Emevi tarihinin yazıcılarınca saptırılıp ve Hz. Fatıma çocuk yaşta evlendirildiğini ima etmek için, sapkınların yazdığı sahte tarihlerdir.

Ve Emeviler’in! Bakın işte sizin Peygamberiniz de hem bu yaşta kız çocuğu ile evlendi hem de kendi kızını o yaşta amcaoğlu Ali ile evlendirdi, demek için uydurulan tarihi bugün bizim sözüm ona demokratların bile dillerine doladığı sapkınca sözde tarihi yazınsal dedikodulardır. (Tıpkı mum söndü vakası gibi).

Evet, tekrar konumuza dönersek!

Hz. Muhammed ve Hz. Ali boş zamanlarında kimsenin onları görmeyeceği mekânlara gider ve Haşim oğulları dışında kimsenin bilmediği bir ibadet ile dua ediyorlardı.

Bu ibadet şekli Emevi ve Kureyş’in tapındığı bir şekil değildi, zira o dönem bu kabileler putlara tıpkı bu günkü bazı ibadet edenler gibi günde 5 defa putlarına taparlardı.

Hz. Ali Artık Hz. Muhammed’in izinden ayrılmayan bir parçası gibi olmuştu, her yere birlikte gidiyorlardı.

Hz. Muhammed araplar arasında çok büyük bir güven sağlamıştı. Halk ona Muhammed-ül emin diye hitap ederdi.

Hz. Muhammed Hz. Ali’ye rağmen bazen tek bağına Nur Dağında ki Hira mağarasına gider orada Hakk ile vahdet olurdu.

Bundan önce de bazı haller ve şekiller görür kimi zaman ise korktuğu olmuştur, bunları bazen eşine ve Hz. Ali’ye de anlatırdı.

Ve yine bir gün yine yalnızca Nur Dağına Hira Mağarasına gitti.

Ve o gün bir takım bir ses ile irkildi,

“OKU ya Muhammed Yüce Rabbinin İnayetiyle OKU dedi”! (İkra Sure-si Ayet!)

Ve Yine! “Ya Muhammed Sen Henüz ana karnında Nutfe halinde iken Rabbin senin kalbini açıp genişlettikçe daha da, genişletmedi mi?

 

                                  ALEVİ İSLAM İNANÇ HİZMETLERİ BAŞKANLIĞ

HAFTALIK CEM SOHBETLERİ

SULTAN NEVRUZ

SULTAN NEVRUZ

Nevruz Farsça bir kelime olup, manası yeni gün anlamındadır. Bugün toprağın uyandığı, tabiatın canla ...

Devam
HZ. MUHAMMED’DEN SONRA İSLAM VE ALEVİLİK

HZ. MUHAMMED’DEN SONRA İSLAM VE ALEVİLİK

HALİFE OSMAN BİN AFFAN DÖNEMİ Hz. Muhammed s.a.s sonra üçüncü Halife Osman bin Affan olmuştu, yani A ...

Devam
ALEVİ İSLAM İNANCINDA KADININ YERİ

ALEVİ İSLAM İNANCINDA KADININ YERİ

Pirini özünde anar Aşkın küresinde yanar İnsanlığa ilham sunar İkrarında durur kadın Noksanlık var d ...

Devam
Hızır Orucunun Ardından

Hızır Orucunun Ardından

Derdimin dermanı tuttuğum ipsin Yetiş Hızır yetiş darda kalana Gerçeğin nefesi uzanan elsin Yetiş Hı ...

Devam
DERVİŞLİK

DERVİŞLİK

DERVİŞLİK Dervişlik dedikleri, Hırka ile taç değil. Gönlün derviş eyleyen, Hırkaya muhtaç değil. Hır ...

Devam
İSLAMDA VE ALEVİLİKTE EŞİTLİK

İSLAMDA VE ALEVİLİKTE EŞİTLİK

“Elçi Rabbinden kendisine indirilene inandı, insanlar da… Hepsi Allah’a, meleklerine, kitaplarına, e ...

Devam
""
Top