Alevîlik, Muhammed Ali’nin kurduğu bir yoldur. Bu yola ancak akla karayı, doğru ile yanlışı, hak ile bâtılı, zâlim ile mazlûmu, ham ile olgunu, nefis ile nefesi ayırt edebilenler girebilir.
Pir Sultan Abdal’ın deyişinde anlattığı üzere bu yola yürüyüp İmâm Ali’nin velâyet sırrına erenler, Allah’ın birliği (tevhîd) ve Hazreti Muhammed’in Peygamberliği (nübüvvet) hakîkatlerini sadece dilden söyleyenler değil, gönülden de görenlerdir.
Dilden söylemekle gönülden söylemek arasındaki fark; akla kara arasındaki fark kadardır. Hakîkati dilden söyleyenler, imânlarını her an şeytana çaldırma/kaptırma, nefis ve şeytana uyma tehlikesiyle karşı karşıya iken, gönülden söyleyenler; Ali gibi nefis ve şeytanla giriştikleri savaşta gâlip gelmişlerdir.
Esedullâhi’l-Gâlib (Allah’ın Gâlip Arslanı) olmuşlardır. Arsıza, hırsıza, yolsuza yakalarını kaptırmazlar. Muhânete gönül vermezler, mala mülke, makama mevkîye, dünya ve saltanata değer vermezler. Bu dünyaya Ali gibi gelir, Veli gibi de giderler.
Alevîlik üç beş kuruşluk dünya menfaati için kırk yıllık eşi, dostu ve akrabasını satanların değil, hicret sırasında düşmanlar evin etrafını çevirince kardeşinin can güvenliği için elbisesini giyip yatağına yatanların yoludur. Harp meydanlarında Zülfikâr’ı çekip kardeşinin canına kast edenlerin canını yakanların yoludur Alevîlik. Müsâhiplik kavline “evet” deyip yol kardeşliğinin hakkını verenlerin yoludur.
Muhammed Ali yoluna yürüyenler can korkusunu yenmişlerdir. İmâm Hüseyin gibi hak, hukuk ve hakikat aşkına “Serim meydânda” diyen canlar, Hallac-ı Mansûr gibi dar ağacına asılsalar da Seyyid Nesîmî gibi derileri yüzülse de, binlercesi yurtlarından sürülse de Yâr’dan ve O’na ikrârdan dönmezler. Zâlimlere, despotlara, katillere meyil vermezler. İnsan-ı kâmili, mürşid-i kâmili tanımışlardır bir kere, nefsinin esiri, şeytanın kölesi haramzâdelere kulak vermezler.
Erenler sohbet ve nefesleriyle tâlipleri cemde pişirirler. Birlik meydânında, tevhîd çektirerek, yukarıda sıralanan kötü amelleri dışarı atarlar. Onların çekip çevirmesine, çağırıp yönlendirmesine teslim olan cânlar, kalmış işlerini Hakk’a yetirirler. Yani Hakk için ceme otururlar, Hakk için kalkarlar. Hakk için konuşur ve Hakk için susarlar.
Erenler meydânında alıp verdikleri her bir nefeste Hallac’ın “Ene’l-Hakk” sırrına bir adım atarlar. Tadını, lezzetini aldıkları ve gönülden ikrâr verdikleri bu yoldan “ölmek vardır ama dönmek yoktur”.
Birlik meydâdının mihmânı (misafiri) Hakk Teâlâ olmuştur. Dilden dile, nefesten nefese, gönülden gönüle yankılanan “Allah Allah” sesleri Hakk’ın kalplere mihmân olduğunun ilanıdır. Gönlünü yezîdî emellere kaptırmış talihsiz Mervânların bu meydânda yeri yoktur. Onlar bu durakta eğleşemezler. Çünkü gönül ve kalpleri çürüktür. Allah’ın mihmân olmadığı bir gönül harabedir, yıkıktır.
Erenler meydânında, özellikle Muhammed Ali kardeşliğinin bir kere daha şuuruna varılan ve onlar gibi olunan müsâhiplik ceminde sırtına kefenini giyen canlar, “ölmeden önce ölme, hesâba çekilmeden önce hesâba çekilme” halini yaşarlar.
Artık küfür imâna, gümân (şüphe) ise itminâna (tam imâna) dönüşmüştür. Bu manevî halleri yaşayan tâlipler âhiret, sırât, mizân korkusunu da yüreklerinden atmışlardır. Çünkü cemde, hesâba çekilmeden önce hesâba çekilmiş, görgü ceminde yıllık suâllere cevap vermişlerdir. Ceme katılan bütün canlardan rızâlık ve helâlliklerini alıp, rızâ lokmasını yiyebilmişlerdir.
YÜRÜYEBİLENE, VARABİLENE, ERENLER KATARINA KARIŞABİLENE AŞK OLSUN!
BENLİKTEN GEÇİP, HAKK’IN ULU DİVANINDA DURABİLENLERE AŞK OLSUN!
ERENLERİN SOFRASINDA RIZÂ LOKMASINI YİYEBİLENLERE AŞK OLSUN!
GERÇEĞE HÜÜ, MÜ’MİNE YÂ ALİ…
Muhammed Ali’nin kurduğu yoldur
Ak üstünde kara seçebilirsen
İ’tikadı dilden söyleyen dildir
Ali’nin sırrına erebilirsen
Erenler seni ceme katarlar
Kötü amellerin taşra atarlar
Bir gün yularından çeküb tutarlar
Çektikleri yere varabilirsen
Erenler seni ol ceme getürür
Kalmış işlerini Hakk’a yetürür
Gördün mü Hak anda mihmân oturur
Mihmân gözü ile görebilirsen
Aslı Mervan olan katara gelmez
Küfrü imân eden âşıklar ölmez
Mü’minin suâli ahrete kalmaz
Dünyada suâlin verebilirsen
Pir Sultan Abdal’ım eller men’olur
Dört kapudan bir gün birden yol olur
Dünyada ahiret doğru yol olur
Verdiğin ikrârda durabilirsen
ALEVİ İSLAM İNANÇ HİZMETLERİ BAŞKANLIĞI
1- Farz: ‘’Dosta Dost Olmak’’ Yol içinde olanlarla yoldaş olmaktır. Alevi inancının gerekliliklerini ...
Devam3 SÜNNET 7 FARZ (1. BÖLÜM) 3 Sünnet 7 Farz, 4 Kapı 40 Makam, 12 İşlek… Bu kurallar bütünü Alevi – Kı ...
DevamAlevilere yüzyıllarca “Rafizi”, “Kızılbaş” dendi. Daha doğrusu Hz. Ali’yi sevenlere “Dinden çıkmış, ...
Devam13. asırda büyük bir karanlık içindedir. İnsanların kazıklara oturtulduğu engizisyon mahkemelerinin ...
DevamHayat denilen yolculuk -doğumdan ölüme- göz açıp kapayıncaya kadar çabucak geçmektedir. Kişi son nef ...
Devam